Asit Yağmuru Nedir? telefon numarası, müşteri hizmetleri ve adres bilgilerine hızlı ulaşmak isterseniz aşağıdaki makalemizi okumanızı tavsiye ederiz.
Asit yağışı ya da asidik çökelme, atmosferik koşullardan dolayı yere sülfürik veya nitrik asit gibi asidik maddelerin yağmur, kar, sis, dolu veya toz şeklinde ıslak veya kuru olarak düşmesini ifade eden genel bir kavramdır.
Asitli yağışlar, atmosfere salınan sülfür dioksit (SO2) ve nitrojen oksitlerin (NOX) rüzgar ve hava hareketleriyle yayılması sonucunda meydana gelir. Bu maddeler, su, oksijen ve diğer bazı kimyasal bileşiklerle etkileşime girerek sülfürik ve nitrik asitleri oluştururlar. Bu asitler, yeryüzüne düşmeden evvel suyla ve diğer elementlerle birleşirler.
SO2 ve NOX oluşumunun az bir kısmını doğal süreçler, örneğin volkanik aktiviteler oluştursa da, ana problem kaynağı fosil yakıtlarının tüketimidir. SO2 ve NOX’in başlıca üretim kaynakları şunlardır:
Islak birikim, genellikle asit yağmuru olarak adlandırdığımız olaydır. Atmosferdeki sülfürik ve nitrik asitler, yağmur, kar, sis ya da doluyla birleşerek zemine ulaşır.
Asidik gazlar ve partiküller, nem olmadan da kuru birikme biçiminde atmosferde toplanabilir. Bu asidik bileşenler, yüzeylerde (göller, bitkiler, yapılar) hızla toplanabilir veya hava yoluyla taşınırken reaksiyonlara girebilir ve insan sağlığını tehlikeye atabilecek daha büyük taneciklere dönüşebilir. Sonraki yağışlarda bu toplanan asitler bir yüzeyden sıyrılıp akarsa, bu asidik sular yüzeyde ve toprak altında hareket ederek doğal yaşama, örneğin bitkilere, böceklere ve balıklara zarar verebilir.
Çöl bölgelerinde, kuru ve ıslak birikmenin oranı, yılda sadece birkaç inç yağmur alan bölgelere göre daha yüksektir.
pH ölçeği, asitlik ve baziklik derecesini belirlemek için kullanılır, burada 7.0 nötr bir değeri ifade eder. pH değeri 7’den düşük olan bir madde asidik, 7’den yüksek olan madde ise bazik özellik gösterir. Doğal yağmurun pH değeri ortalama 5,6’dır. Bu, atmosferdeki karbondioksitin (CO2) suyla etkileşime girerek hafif karbonik asit oluşturmasından kaynaklanır. Ancak asit yağmurlarının pH değeri, yaklaşık 4,2 ile 4,4 aralığında olup, bu da onun daha asidik olduğunu gösterir.
Bir ekosistem; bitkiler, hayvanlar ve çeşitli diğer canlıları kapsar. Aynı zamanda hava, su ve toprak gibi çevresel unsurları da içerir. Ekosistemdeki her unsur, bir diğerine bağımlıdır. Eğer ekosistemin belirli bir unsuru, örneğin bir bitki ya da hayvan türü, toprak ya da suya zarar görüyorsa, bu durum tüm sistem üzerinde olumsuz etkilere yol açabilir.
Asit yağmurunun doğaya olan zararları, özellikle akarsularda, göletlerde ve sulak alanlarda, balık ve diğer su canlılarına verdiği olumsuz etkilerle gözlemlenir. Asidik yağmur, topraktan geçerken alüminyum elementini toprak taneciklerinden ayırabilir ve bu alüminyum sulara karışabilir. Ekosistemdeki asit seviyesi ne kadar yüksek olursa, alüminyum salımı da o kadar artar.
Bazı bitki ve hayvanlar asidik su ortamına ve alüminyumun belirli düzeylerine karşı direnç gösterebilir. Ancak, birçok tür yüksek asitliliğe karşı hassastır ve pH seviyesi düştükçe risk altındadırlar. Genç organizmalar genellikle yetişkinlerden daha savunmasızdır. Örneğin, pH değeri 5 olan suda birçok balık yumurtası başarılı bir şekilde gelişemez. pH daha da düşerse, bazı yetişkin balıkların hayatı tehlikeye girebilir. Hatta bazı asidik göllerde hiç balık bulunmayabilir.
Belirli bir tür asidik suda yaşamaya adapte olmuş olsa bile, onun besin kaynağı olan diğer organizmalar bu şartlarda yaşayamayabilir. Mesela, kurbağalar belirli bir asidik seviyede, yaklaşık pH 4’te yaşayabilirler, fakat onların beslendiği mayıs sinekleri 5.5 altındaki pH seviyelerinde yaşamakta zorluk yaşar. Mayıs sineklerinin nesli tükendiğinde, kurbağalar da tehlike altında olacaktır.
Asit yağmurunun etkisini gösterdiği bölgelerde, canlılığını yitiren ya da zayıflayan ağaçlar sıkça rastlanan bir durumdur. Asit yağmurunun etkisiyle topraktan alüminyumun salınımı artar. Bu alüminyum, hem bitkilere hem de hayvanlara zarar verebilir. Bunun yanı sıra, asit yağmuru, ağaçların büyümesi için ihtiyaç duyduğu topraktaki gerekli mineralleri ve besleyici maddeleri de azaltabilir.
Dağlık alanlarda, asidik sisler ve bulutlar, ağaçların yapraklarından besinleri alarak onların kahverengi veya kurumuş yaprak ve iğne yapısına sahip olmasına yol açabilir. Bu durum, ağaçların güneş ışığını yeterince alamamasına sebep olur, bu da onları zayıflatabilir ve soğuk hava şartlarına karşı daha savunmasız kılar.
Asit yağmurunun etkilerine maruz kalan birçok orman, akarsu ve göl, bu zararlı etkiden korunabilir. Çünkü bu alanlardaki topraklar, asit yağmurunu hafifletebilir ve yağmur suyundaki asidik bileşenleri nötralize edebilir. Bu koruyucu özellik, toprağın derinliğine, içeriğine ve altında bulunan kayaç türüne bağlı olarak değişiklik gösterebilir.
Karın erimesi ve yoğun yağışlar, periyodik asitlenme olarak adlandırılan duruma yol açabilir. Genellikle asidik olmayan göller, eriyen kar veya kuvvetli yağışlar sebebiyle artan asidik çökeltiye maruz kaldığında ve toprak bu asidik etkiyi dengeleyemediğinde asit yağmurlarının geçici etkisini yaşayabilir. Bu anlık asidik yükselme (yani pH’nin düşmesi), ekosistemdeki farklı canlılar için geçici bir strese yol açarak onların zarar görmesine ya da hayatını kaybetmesine sebep olabilir.
Asit yağmurunun yol açtığı sorunların kaynağı yalnızca onun asidik yapısı değildir. Asit yağmuru nitrojen bileşenlerini de beraberinde taşır ve bu durum bazı ekosistemleri etkileyebilir. Özellikle, deniz kenarı bölgelerindeki azot seviyesi, balık ve diğer deniz canlılarının sayısının azalmasına neden olabilir. Bu azot artışı, tarım ve atık su dışında, büyük oranda insan etkinlikleri sonucu atmosfere salınan azottan kaynaklanır.
Asit yağmuru altında dolaşmak ya da asit yağmurundan etkilenen bir gölde yüzmenin zararları, sıradan yağmur altında yürümekten ya da normal bir gölde yüzmenin riskleriyle eş değerdedir. Ancak, asıl endişe kaynağı havadaki sülfat ve nitrat kirliliğidir.
Atmosferdeki SO2 ve NOX, solunduğunda insan akciğerlerine girebilen ince sülfat ve nitrat parçacıklarını oluşturacak şekilde bir araya gelir. Çeşitli bilimsel araştırmalar, bu tür parçacıkların kalp üzerinde olumsuz etkileri olduğunu ortaya koymuştur; kalp hastalarında artan risk seviyeleriyle beraber ölümcül kalp krizleri ya da astım hastalarında nefes alma problemleri gibi sonuçlara yol açabilirler.
Tüm asidik birikim sadece sıvı formda değildir. Zaman zaman toz tanecikleri de asit içerikli hale gelebilir ve bu duruma kuru birikimi denir. Islak asidik yağışlar ve bu kuru asidik tanecikler, toprakla temas ettiğinde, bu parçacıkları asidik kılan nitrik ve sülfürik asit, yapıları, binaları ve diğer insan yapımı nesneleri tehdit edebilir, bu yapıların yüzeylerini tahrip edebilir. Bu asidik tanecikler, metalin erozyonuna ve boyanın ve taşın daha hızlı aşınmasına yol açar. Ayrıca, binaların ve anıtların dış yüzeylerini de lekeleyebilirler.
Bu tür tahribatın yol açtığı sonuçlar maddi bir yük oluşturabilir: